Wednesday, June 6, 2012

İRAN'A SAVAŞ YOLUNDA DEVAM

Bu yazı, Global Researches sitesinde yer alan Finian Cunningham imzalı, THE IRAN WAR PATH HAS RESUMED: With Another ‘Colin Powell Moment’? adlı makalenin çevirisidir. 

İRAN'A SAVAŞ YOLUNDA DEVAM



Ana akım medya propaganda makinesi uçuk kaçık korku hikayeleri yaymaya başladığında, Batılı güçlerin saldırmaya heveslendiğini anlayabilirsiniz.

Son bayat şaka, İran'ın mini nükleer bombalarını test etmek için kullandığı iddia edilen nükleer patlama bölmelerini tasvir eden "bilgisayar çizimleri"ne dayanıyor. Çizimler Associated Press haber ajansınsa "özel" olarak, "İran'ın nükleer programını takip eden bir ülkede görev yapan ve bu çizimlerin böyle bir yapının varlığını ispat ettiğini söyleyen" isimsiz bir ajan tarafından verilmiş.

"İsimsiz kaynakların" kendi teyit edilemeyen iddialarını bu şekilde "ispat etmelerini" siz de takdir etmiyor musunuz?

Tahmin edeleceği üzere, AP'nin bu haberi o günden sonra bütün ve bir kısım Batı medyası tarafından işlendi.[1]

Patlama odası olduğu iddia edilen bölmenin sadece bilgisayar çizimleriyle kalınmıyor, bölmenin boyutları, tasarımı ve yapısıyla ilgili ayrıntılar da veriliyor.

Genel bir kural olarak, batı medyası ve isimsiz "diplomatlar" böyle tesislere dair "ayrıntılar" sunmak için gayrete geldiğinde, bu, halkı aslı şüpheli birtakım iddialara inandırmaya çalıştıklarının kesin işaretidir.

Bu tip bilgi-kirliliği gösterisinin ana şablonu, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Şubat 2003'te BM Güvenlik Konseyi karşısında yaptığı sunumdur. Tam bir tiyatro olan o zamanki başarılı performansında, Colin Powell, Saddam Hüseyin'in yönettiği Irak'ta kitle imha silahları olduğunu teyit eden ses kayıtları ve uydu görüntüleri göstermişti. Bu, o zamanki İngiliz Başbakanı Tony Blair'in heyecanlı bir şekilde Irak'ın bu silahları "45 saniyede" ateşleyebilecek kapasiteye sahip olduğunu iddia ettiği gösteriydi.

Powell, gür bir tonla bütün dünyaya "Çalışma arkadaşlarım, bugün söylediğim her şey, kesin kaynaklarla desteklenmektedir. Bunlar iddia değil. Size burada gerçekleri ve kesin istihbaratlardan çıkarılan sonuçları gösteriyoruz." diye ilan etti.

Colin Powell'ın (Blair ve George W. Bush'la birlikte) bahsettiği sözde "kesin kaynaklar"ın hepsinin uydurma ve sahte olduğu sonradan anlaşıldı. Powell göstere göstere yalan söylemişti. Ama onun performansına dayanarak, ABD ve İngiltere, Irak'a, bir milyon hayata mal olan, ülkeyi süregiden bir şiddet, sefalet ve yıkıma, ve kansere yol açan uranyum kirlenmesine sürükleyen dokuz yıllık bir  savaş açtı.

İnanılmaz bir şekilde, savaş suçları işlemekten ve savaş suçlarına ortak olmaktan hiç utanmayan Batı hükümetleri ve medyası, aynı sinsi kitle imha silahları palavrasını İran için de sıkmaya devam ediyor.

Colin Powell'ın dünyanın gözü önünde yalan söylediği yüz kızartıcı günün üzerinden üç yıl geçemeden, New York Times, İran'da nükleer savaş başlıkları olduğuna dair bir haber yayınladı. İddia, ismi açıklanmayan Amerikalı istihbarat çalışanlarının, çalınan bir İran dizüstü bilgisayarından elde ettikleri resimlere dayanıyordu. Araştırmacı gazeteci Gareth Porter sonradan bu iddiaların gülünç bir uydurma olduğunu ortaya çıkardı; zira resimler aslında kullanılmayan Kuzey Kore füzelerine aitti.

İran'ın gizli nükleer patlama bölmesine dair "özel" haberlerin böyle bir savaş suçu sabıkası göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekir: Yine, her yerde karşımıza çıkan isimsiz kaynakların sağladığı bilgisayar çizimlerine dayanan bir haber. Böyle bir bilginin yayınlanmasının doğurabileceği vahim sonuçları düşünecek olursak, İran'ın ya da uluslararası sivil bir kurumun Batı ana akım medyasına, yasadışı savaş kışkırtıcılığından dolayı dava açması gerekir. 

İran aleyhindeki nükleer silah iddialarının, 23 Mayıs'ta Bağdat'ta yapılacak P5 + 1 görüşmelerinden birkaç gün öncesine denk gelmesine dikkat etmek gerekir. Batı medyasında, İran'ın yasal hakkı olan sivil nükleer enerji programından ödün vermemesi durumunda (ki çok düşük olasılıklı bir ödün), Batı güçlerinin ya da onun İsrail terör taşeronunun askeri seçeneğe başvuracağının tartışmaları yapılıyor. Bu bağlamda, ABD'nin ve onun kukla dikta monarşilerinin İran Körfezi'nde oluşturduğu askeri kuvvetler endişe yaratıyor.

Bu hafta, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerinin, İran'ı bölgesel tehdit olarak görerek daha yakın askeri işbirliği oluşturma girişimi, Amerika'nın olası bir saldırı öncesi mevzilerini güçlendirmesi olarak görülebilir.

Batı medyasının, İran'ın nükleer silahlanmasına dair yaydığı "deliller", Colin Powell olayının gölgesinde, çok daha uğursuz bir niyete işaret ediyor.